Sayfalar

31 Temmuz 2009 Cuma

Sevgili Günlük- Günlük İşte...

Korkarım benim blog yemek blogu olmaya doğru gidiyor. Korkarım derken, yemek blogu olan arkadaşlar yanlış anlamasın. Mutfakta süperimdir, çok ta severim yemek yapmayı. Bu konuda tevazu göstermeyeyim ama yemek blogu hazırlamak ayrı beceri isteyen birşey. Yemek fotoğrafı çekmek takı, toka, vs... çekmeye benzemiyor. O bile başlıbaşına bir ustalık, gerisini düşünün.
Önceki gün bahsettiğim börülceden salata yaptım. Çok nefis oldu. 15 dk. düdüklü tencerede haşladığım börülceleri süzüp, ezilmiş sarımsak, sızma zeytinyağı, limon, pul biber ve tuzla hazırladığım sosla karıştırdım. Közlenmiş biberden de salata yaptım. Peynirli makarna ve şinitzel eşliğinde yedik.
Dün markette ( Dıasa) pastaban alırken bu markayı gördüm. Son zamanlarda hep Uno Pastaban alıyordum ama çok lezzetli olmasının yanında, kesiminin düzgün olmayışı, katların ayrılmayışı, parçalanışı nedeniyle gözümden düşmüştü. Üstelik bu nun çapı daha geniş, 3 katlı ve Uno 2 katlı Pastanban ile arasında 25 krş. luk bir fark var. Eve gelince börülceler haşlanırken ben de pastayı yaptım. Dr. Oetker'in vanilyalı pasta kremasını margarin koymadan çırptım, margarin yerine Tikveşli krema ekleyip tekrar çırptım.
Soğuk sütle pandispanyaları ıslattım. Daha ıslatırken gözüme girdiler. Ev yapımı gibi yumuşacık, taze ve kabarık bir görüntüsü ve mis gibi kokusu vardı.
Her kata bolca krema sürüp, yine her kata damla çikolata, iri ceviz ve soyulmuş antep fıstığı serptim. Islattığım süte şeker koymadığım ve hazırladığım krema da çok şekerli olmadığı için tatsız mı olur endişesindeydim ama iyi ki şeker katmamışım. Tam damak tadımıza uygun :) nefis bir lezzet çıktı ortaya. Bugün ve bu gece siparişlerimle uğraştım. Şu anda boynum ve sırtım ağrıyor ama mutluyum, gururluyum. Bakalım sahipleri beğenecek mi? Mudo'da 2 Ağustos'a kadar kargo ücretsizmiş. Geçenlerde indirime giren spor, şirin yemek takımını sipariş vermek için girince gördüm. Yemek takımı 4 kişilikti, ben de iki takım sipariş verdim. Bu sabah sipariş verdim. Kargoya verilmiş bile. Mudo' nun sipariş hızına ve koli-ambalaj titizliğine bayılıyorum.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Sevgili Günlük- Ada, Börülce, Sütaş Yarışma...



(Ada kreşin girişinde, gösteri saatini beklerken- Haziran 2009)
       Bugün kardeşimin sabah bir iş görüşmesi varmış. Sabah erkenden iki dumanı tüten ekmek eşliğinde Ada'yı bize bıraktılar, gelir gelmez yatağa sokup mıncıkladık onu. Doyamadım Adacığıma. Pek te akıllıydı bugün. Pazara da onunla gittik. Dönüşte arabada uyuyacaktı neredeyse. Bahçede pestili çıkana kadar oynadı, ıslandı, ıslattı, tadı damağımızda kaldı, alıp yazlığa gittiler. Şimdiden özledim. Normalde giderken ağlar, deniz olayını duyunca bizi sattı, güle oynaya ayrıldık.
       Bizim buralarda börülce pek bulunmaz. Başka yerlerde yediğim, çok sevdiğim bir sebze ama henüz kendim alıp, pişirmek nasip olmadı. Bugün ilk kez bizim pazarda gördüm ve sevine sevine aldım. Geçen haftada taze dağ kekiği bulup aynı böyle olmuştum. Tüm hafta yediğimiz tatlı hariç herşeye kekik doğradım :) Evdekileri biraz baydım sanırım. En güzeli de sabah kahvaltısında zeytinyağlı kekikli domatese, zeytine ekmek bandırıp yemekti. Az önce nette börülce tariflerini inceledim. Ne çok şey yapılmış börülceden. Ben daha önce salatasını ve zeytinyağlı kavurmasını yemiştim. Tarifine güvenen varsa bana yazsın. Yarına başka planlarım var, ertesi güne sanırım börülce pişireceğim.
       Kaç akşamdır açık havada sinema izlemek güzeldi de evimi özlemişim. Son iki akşamdır da hava çok serin. Kışlık montlarla oturuyoruz dışarıda. Otururken daha da üşüyor insan. Bu akşam birkaç kişi eksiğimiz vardı ara verelim dedik, teşkilatı kurmadık. Yemeği yedikten sonra üşüyerek içeri girdik, mutfağı kırkladım 1 saat kadar. Kaç akşamdır alelacele toplamaktan biraz ipin ucu kaçmıştı. Şu an mis gibi domestos kokuyor mutfak. Eldiven kullandığım halde ellerim yine kaşınmaya başladı :( Sonra eşimle 2 parti tavla oynadık. Gerçekten evimde oturmayı özlemişim.

      



Börülce tarifi ararken bu duyuruya rastladım, belki ilgileneniz olur --
Sütaş yoğurtlu tarifler yarışması düzenlemiş. Ayrıntılar burada...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Gümüş-Mor Çiçek Tasma...

Canım sıkıldı sayfama bakarken. Günlük görmekten sıkıldım. Yeni yaptıklarımı hazırlayıp yollamaya vaktim yok. Üç yıllık bu setle bugünlük idare ediverin. Bu tarz tel çalışmayı çok seviyorum. Misinayla boncuk örmektense herkese de tavsiye ederim. Daha kolay ve bence misinadan daha şık duruyor. Çekoslovak kristalleri, cam boru boncuk ve gümüş rengi boncuklarla, 0.30 mm.lik telle yapılmış çiçek detayını 2 sıra boyun teli üzerine sabitleyerek yaptım. Sabitlediğim kısım boynu acıtmasın diye, kadife parçası yapıştırıp, tel uçlarını yoketmiştim. İstenirse çiçek yana çevrilerek te kullanılabilir. Giysiye göre çalışılmış, özel bir siparişti... Takı Kulübü için Google'a rapor yollanmış birkaç hafta önce. Sonucu bekliyoruz. Webmasterımın bilgisayarına giren bir virüs ona ait bazı siteleri de bu duruma getirmiş.

28 Temmuz 2009 Salı

Sinema Gecelerimiz...

Son bir haftadır gece eve girdikten sonra evde film izliyorduk. Melekler ve Şeytanlar' ı sonunda izledik. 3 kez daha izleyebilirim. Kitap için de 3 kez daha okuyabilirim demiştim. Genelde kitabını okuduğunuz filmi izlemek sıkıcıdır ya da hayal kırıklığıdır. Taş Meclisi' nde de öyle olmuştu, Hannibal'da da... Melekler ve Şeytanlar ise filme çok güzel taşınmış. Tom Hanks' ı ilk duyduğumda şaşırmıştım. Robert Langdon rolünü ona hiç yakıştıramamıştım. Fakat Hanks'ın son hali rolüne cuk oturmuş. Herkes tam hayal ettiğim gibi, mekanlar da öyle... Hatta Vatikan çekimlerinde turistik gezi yapmış kadar büyüleniyorsunuz, film bu açıdan görsel destek olmuş hayal dünyamıza... Sonra Nicolas Cage' in oynadığı Kehanet' i izledik ve onu da çok beğendim. Nicolas Cage' i pek severim zaten, fiyasko dediğim bir filmi yok. Eşim ve oğlum arada birkaç aksiyon filmi izlediler ama onları ben izlemedim, yorum yapamıyorum. Bu film aşkından sonra bizim sitedeki Hobi Günlerimizden sonra sinema gecelerine de başladık. Dün gece Devrim Arabaları' nı izledik. Çoğumuz vizyondayken izlememiştik. Etkileyici ve gerçekçi anlatımıyla, içinde geçen can alıcı ve can yakıcı replikleriyle filmi çok beğendik. İzlemediyseniz tavsiye ederim. Millet olarak her İstiklal Marşı okunduğunda ağlarız, bayrağımızı görsek ağlarız, transfer ettiğimiz yabancı uyruklu sporcularımızın başarılarıyla övünürken bile ağlarız, onlar parayla da olsa bizimdir ya artık... Sonuçta ağlak bir milletiz işte... Fakat o şartlarda, o kadar taş koymaya rağmen biz gerçekten otomobil üretmişiz yahu. Üstelik o otomobilden son kalan biri hala tıkır tıkır çalışıyormuş. İşte buna gel de ağlama...
Burası bizim mutfağın camı ve yan duvarı :) Film esnasında sıcak, soğuk içecek, çerez, taze fındık, sigara tüketimi serbest :) Herşey self servis... Dün akşamki aceleye geldi 2 hoperlorla izledik. Bu akşam sinema ses sistemi kurulacak ve istek üzerine Al Pacino ve Robert De Niro' nun oynadığı Orjinal Cinayetler'i izleyeceğiz. Aaa bir de film normalde 22:00 da başlıyor fakat 21:30 'da ısınmak için bir bölüm Sponge Bob seansımız da var...
Bu arada oğlum SBS yerleştirme sonuçlarına göre istediği okula girmeye hak kazandı. 3. tercihimizdi fakat ulaşım açısından da, eğitim açısından da asıl gönlümüzde yatandı. İkinci ve üçüncü yerleştirmeye sanırım müracaat etmeyip, kaydını yaptıracağız. Tatil rezervasyonumuzu da dün yaptırdık. 14 Ağustos' ta giriş yapacağız. Biz döneceğiz Ramazan başlayacak. Geçen sene de öyle olmuştu. Geç tatile gitmek iyi oluyor. Erken gidince tatil yaptığını unutuyor nankör bünye :)

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Hamiş Çanı :)


Dün Hollanda'daki kuzenim Elif eşiyle birlikte bizdeydi. İlk hamileliği ve biz onu bu şişko haliyle ilk kez gördük, göbüşünü sevdik. Oğluşu elimize tekme attı, güldük, eğlendik. Geldiğinden beri boynundaki uzuuun kolye dikkatimi çekmişti. Sonra öğrendim ki bu normal bir kolye değilmiş. İçinde minik bir çan-zil türü birşey var. Anne hareket ettikçe bebek te bu sesi duyuyormuş. Yanında takılı metal sallantıda da bebeğin beklenen doğum tarihi yazıyor. Ayrıntılı fotoğraf Etsy'den.

Şu klasik hamile pozundan ver bakalım, dedim. Elif te verdi :)


21 Temmuz 2009 Salı

Zilli Tel Kız...

Bu bebeği 2 yıl kadar önce dükkanda can sıkıntısından yapmıştım. İskeleti telden yaptım. Yünle sardım. Eteğini annemin ördüğü çiçeklerden yapmıştım. Kafa ve gövdesi ahşap boncuklardan. Bilekliği de taaa dükkanı yeni açtığımda, 2005'te yapmıştım. İğne oyalı, süslü bir bileklikti. Oyaları, sallantıları söktüm. Simli mumlu iple asma yerlerini yaptım. Bebeğin el ve ayaklarına ve halkanın etrafına minik kırmızı zilleri taktım. Araya mavi keçe çiçek kullandım. Renk uymadı ama o zamanlar keçe böyle bol değildi sevgili dostlar, olanla idare zamanıydı, ki kendisi taaa Belçika'lardan hediye gelmişti çok sevdiğim, internet üzerinden tanıştığım ve yüzyüze defalarca görüştüğüm canım yürek dostumdan. (Meltem'im kulakların çınlasın)
İşte bu tasarımın hikayesi de böyle...

Sürpriz Hediyelerim...

       Aynı gün iki kez olmak üzere, iki arkadaşım(sanal demeye dilim varmıyor) bana sürpriz yaptı. 

       Sema ablam, (kendisiyle 10 marifet üzerinden tanıştık, Elim Sende'de beraber çalıştık) duruşuyla, insanlığıyla gerçekten herkese kolay kolay sarfetmediğim "ABLA" hitabına fazlaıyla layık bir insan. Beraberblog'un marifetlilerinden biri...

       Geçen gün gelen kargo beni şaşırttı. Üstelik göndereni daha da şaşırttı. Merakla açtım içini ve sıcacık mektubunu gözlerim dola dola okudum. Gururla eşime de okuttum. "Bak benim ne güzel arkadaşlarım var", dedim. Paketin içinden kendi eliyle süslediği güzel bir kutu içinde mis kokulu lavanta bebeklerinden biri ve yine kendi yaptığı keçe bereket filleri çıktı. Seve seve bir hal oldum yolladıkları güzellikleri. Teşekkür ederim ablacım...
       Aynı gün yazdığım yazılardan birine yorum olarak Eda'dan bu sürpriz hediyeyi aldım. Şimdi blogumun baş köşesini süslüyor. Eda'cım çok teşekkür ederim tekrar.

       Bu incelikler ne kadar mutlu ediyor, büyülüyor insanı. İnsan olduğumuzu hatırlatıyor.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Dergilerden Yaptım 3...

Seve mıncıklaya yaptım bu çalışmaları. Daha önceki dergi sayfası değerlendirme çalışmamdan sonra tadı damağımda kalmıştı. Komşuma iki tane yaptık ama onun zevkine göre süslediğimiz için beni tatmin etmedi. Dergileri akşamları otururken komşularımla imece usulü kıvırıyoruz. Bendekilerden bunu ve daha sonraki postumda yayınlayacak olduğum diğerini yaptım. Bu Bodrum'a gitti... Yalıkavak'ta bir yazlığın verandasında görürseniz bilin ki teyzemin evi :)

İçinde Rulokat kutusu var. Kuş, yusufçuk ve çiçek figürlerini keçeden yaptım. Yo-yolar pamuklu kumaşlardan. Birinin içini doldurdum hatta... Kuşların iki yönünü farklı renklerde çalıştım. Yusufçuk yapmak çok kolay ve zevkli, tavsiye ederim :)
Sutaşı kullanmayı çok seviyorum, takip edenler bilir. Tabii ki de; püskül imzam zaten...

j
Geçen sefer dergi sayfalarını düz kıvırmıştım, çok zor olmuştu. Bu sefer verev kıvırdım, çok daha pratik.

19 Temmuz 2009 Pazar

Domatesli Patlıcan...

Bu tarifi geçtiğimiz günlerde komşularımdan öğrendim ve denedim. Ailecek pek beğendik. Patlıcanı karnıyarık ve yoğurtlu kızartma dışında türlü, musakka vs. de sevmeyen eşim bile bayıldı.
  1. Patlıcanları tamamen soyun.
  2. 2-3 iri olgun domatesi rendeleyip 3-4 diş sarmısak, tuz ve az sıvıyağla tencerenizde azıcık öldürün.
  3. Soyup yıkadığınız patlıcanları bütün olarak sos olan tencereye yatırın.
  4. Orta ateşte 30 dk. kadar pişirin. Arada patlıcanları çevirip sosa bulanmasını sağlamak iyi oluyor.
  5. Servis tabağına alıp, dilimleyin ve sosundan üzerine döküp, kıyılmış nane ve maydanozla süsleyin.
Et yemeklerinin yanında, pilavla da iyi gidiyor. Dün gece İstanbul'daki düğün dönüşü acıktık. Yolda düğün kıyafetiyle inip yemek yemek istemedim. Eve gelince çay suyunu koydum ve sabaha karşı güzel bir kahvaltı yaptık. Kalan yemeği de kahvaltı soframıza koydum. Çayla da çok yakıştı. Gerçi ben çayla taze fasulye yemeği ve akşamdan kalan kızarmış hamsiyi de pek severim ama neyse :)
Bu gece kutlayacağımız Mirac Kandili'nizi kutlar ve hayırlı dualarınızın kabul olmasını dilerim.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Mor Püsküllü...

Şu çikolatasından çok kutuları için aldığım Dose kutularını ne zamandır içine düşsen kaybolacağın çer-çöp kutumda (kibarcası geri dönüşüm) saklıyordum. Son günlerde sıcaktan ve gezmekten dolayı birşey yapamamaktan ellerim kaşınıyor. İçimde bir pır-pırlık, boşluk var. Ye, iç, otur, gez, eğlen, günler öööyle geçiyor. Geçen gecelerden birinde, oldukça da geç bir vakitte dayanamayıp verandaya kuruldum. Oranın ışığı da bir loş ki... Oğlumun masa lambasını getirip, bu kutuyu yapıp, ohhh dedim, rahatladım.
Olmazsa olmaz püsküllerimden birini de takıp, imzamı attım.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Naz'a Elbise...

Bu etekleri teyzem Hollanda'dan getirmişti. Pastel tonlarda tüm renkleri mevcut. İncecik lycralı havludan yapılmış. Naz' ın bunları etek olarak giymesi için önünde 4-5 yıl daha vardı. Ben de birini çaktırmadan alıp aklıma ilk geleni uygulamak istedim.
Önce yo-yolar hazırladım. Fotoğraftakinden daha küçük daireler hazırladım. Bunlar ilk kestiklerim. Gözüme büyük gelince küçülttüm çaplarını.
Bahçeye kurmuştum çilingir soframı :) Komşularım da masamın bir köşesine sıkışıp dergi kıvırdılar. Onlardan yaptıklarımızı da daha sonraki günlerde görebilirsiniz.
Yo-yoların üzerine keçeden daireler kesip, dikip süsledim. Çiçeğin birini keçeden yaptım. Sapları zincir işi tekniğiyle işledim. Beni görünce kaçan bir de kelebek kondurdum keçeden...
Askılarını neyden yapsam, neyden yapsam diye süslediğimden daha fazla düşündüm. Narin omuzlarını acıtmasın istedim tatlışımın. Yo-yoları yaptığım kumaştan kulaklı bantlar hazırlayıp diktim. Fotoğraf çekerken bağladım. Üzerinde ölçüp, düğme dikerim belki diye düşündüm. Geçen akşam kardeşime gittiğimizde giydirip fotoğraflamak istedim ama diş çıkarıyor sanırım, çok keyifsizdi. Yormak istemedim. Kısa süre sonra da uyudu zaten. Altına da renkli, fırfırlı, komik şortlarından giyerek kombinler sanıyorum.

Sevgili Günlük- Son Günlerim...

       Hehehe başlığa bakıp korkmayın ya da sevinmeyin; azıcık rating kaygısıyla yazdım :) Son günlerimde olup bitenler demek anlamına geliyor :)

     
       Hafta sonundan beri ara ara kovalardan boşanırcasına yağmur yağıyor. Pazar akşamı iki ayrı düğüne davetliydik. Yakında olana ilk önce gittik ama arabadan inip salona giremedik. Arabada beklemektense uzaktakine gidelim buna da dönüşte uğrarız, dedik. Biraz şehirdışına çıkınca yağmur şiddetini kaybetti. Diğer düğün kır düğünüydü. Ama ne kır :( Yağmurdan burası da nasibini fazlasıyla almış, yemek masaları üzerindeki yemeklerle birlikte sırılsıklam olmuş. Tekrar masa düzenleyip, yeni servis açmışlar biz gelmeden az önce. Neyse bir saat kadar otururup, düğüne renk katan Kafkas ekibini izleyip diğer düğüne geri döndük. Orada da yağmurdan çatı çökmüş, bir genç yaralanmış. Herkesin tadı kaçmış. Biz de hediyemizi takıp, biraz oturup eve geldik. Bu düğün siteden komşumuzun oğlunun düğünüydü. Dönüşte site bahçesinde toplanıp, sabaha kadar oturduk. Düğünden daha güzeldi bu fasıl. Şu her olayda atılan havai fişeklerden atıp zavallı Bıdık'ımızı korkuttular. Korludan kaç saat kulübesinden çıkamadı yavrucak.


       Dün komşularım Zara'nın, H&M' in ürünlerini acayip ucuza satan bir yer keşfetmişler. Dün biz evde yoktuk, onlara katılamadım. Okul tercihlerimizi yapmak üzere sabah evden çıktık, okulda çok fazla oyalandık. Sistem yoğun olduğu için tercih sonrası 20 dk. sistemin onayını bekledik. 6 tercih yaptık, bakalım ne olacak. İşin garibi oğlumun sınıf arkadaşlarından biri oğlumdan 30 puan fazla aldığı halde ikisinin tercihleri de hemen hemen aynıydı. Puan değil yüzdelik dilimler yerleştirmede baz alındığı için ve aradaki 30 puan bile ikisinin de kıl payı aynı yüzdelik dilime girmelerine sebep olduğu için böyle tuhaf bir eşitlik (aslında eşitsizlik) çıkıyor ortaya...

       Akşam komşularım aldıklarını gösterdiler. Ben de alıcam, ben de giyicem, oldum o an :) Bugün gidecektik ama çılgınlar gibi yağan yağmur izin vermedi. Yarın belki...

       Pazar günü akşama kadar tatil baktık. Gitmiş kadar oldum bakarken zaten. Bir o kadar da yoruldum. Ben cruise istiyorum, eşim sıcak bakmıyor. Bir de şu vize işlemleri çok sıkıcı. Vizesiz Yunan Adaları turları var. İstanbul çıkışlı olanlardan bize uyan tarihli bir tur bulsak  ne güzel olur.



       Hafta sonu kuzenimin düğünü dolayısıyla İstanbul'a gideceğiz. Oğlum bugünden annemlerle gitti. Yollar kan gölü olmuş yine. Yağmur, hız, dikkatsizlik ne canlara mal oldu kimbilir :(

       Cumartesi gece dönersek, Pazar günü Sapanca- Kırkpınar El Sanatları Festivali'ne katılmak istiyorum. Düğün olmasa stand açmayı çok istemiştim ama olmadı. Oradaki kuzenim de stand kiralamış, beni de arayıp istersem yaptıklarımı yollamamı önerdi. Belki Pazar günü birkaç parça ürün de götürebilirim. Renkli Tasarımlar da orada olacakmış. En çok ta onun standını kanlı canlı görmeyi çok istiyorum.
Bugün kadın oldum. Yaprak sarması yaptım. Akşam eşim geldiğinde ben verandada yaprak sarıyordum. O da her zamanki gibi faaliyet yapıyorum sanıp, masaya, ne yaptığıma bakmadı bile. Doğrudan laptopa kuruldu. "Bak ben ne yapıyorum", dedim. İşte o zaman uyandı :) Pek mutlu oldu. "Yine keten yapıyorsun sandım", dedi. "Keten yapmak" = "keçe çalışmak" bu arada :) Ketenle keçeyi hep karıştırıyor. Akşam yemeği yemedik. Bugün onun Haber Türk'te canlı yayını vardı. Yayın sonrası eve geldiğinde geç bir öğlen yemeği yemiştik. Gece 22:00 civarlarında pişip dinlenmiş sarmalarımızı çayla güplettik. Pek te güzel yapmışım yahu. Yaprakları da bugün pazardan almıştım, ipek gibiymiş mübarek. Keşke daha çok alsaydım, dondurucuya atardım.
 Birkaç şey yaptım, yapıyorum... Bir bebek elbisesi yaptım, bir kutu süsledim. Yine dergi sayfası geri dönüşümü çalışmalarım var ama daha bitmedi. Fakat ne hikmetse laptopum fotoğraf makinamın usbsini tanımıyor. Bilinmeyen aygıt muamelesi yapıyor. Oğlumun bilgisayarından belleğe atıp taşımam lazım benimkine. Bir üşeniyorum ki sormayın. 
Benden toplu rapor bu kadar.

12 Temmuz 2009 Pazar

Vintage Örgü Küpe-Yüzük

Yine eskiden yaptığım takılarımdan devam. Zaten bir yıla yakındır takı yapmıyorum. Bunlarda 3 yıllık olmalı. Annemin çeyizinden kalma iplerden örmüştüm bu küpe ve yüzüğü. Vintage oluşu buradan geliyor. Edacım kulakların çınlasın :) 10 marifetten bir arkadaşıma hediye olarak gittiler uzun zaman önce.
Takı Kulübü Forum' u genele açmıştım yakın bir zaman önce. Yani üye olmadan tüm sayfalar görülebiliyordu. İki gün sonra bu halde bulduk. Ne oldu-neden oldu anlamadım :(

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Polimer Kil Kıyafetler, Şıpıdık Terlikler...

İki yıl kadar önceki polimer kil çalışmalarım. Kimi kolye ucu, kimi küpe olarak satıldı. Tasarlarken ve uygularken çok eğlendiğimi hatırlıyorum :)
Askıları 0.80 mm.lik tellerle çalıştım. Kemer tokalarında takı halkaları kullandım.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Sevgili Günlük- Alışveriş Muhabbeti...

Tchibo mağazalarını çok seviyorum. Alışveriş sırasında sıcak ve kaliteli kahve, tatlı molaları, kahve çeşitlerini tadıp alabilme olanağı, birbiriyle kel alaka ve sürekli güncellenen ürün çeşitliliği, tekstil ürünlerinde kullanılan kumaşların kalitesi, vs... gibi etkenler çekici kılıyor. Mağazada bulamadığım ürünleri internet üzerinden sorunsuz ve pratik şekilde temin edebiliyorum. Uzun süredir yemek masasında yemek esnasında kullanmak için gönlüme göre spor bir mumluk arıyordum. Kahve siparişi verirken, alttaki mumluğu gördüğümde onunla birlikte birkaç ürün siparişi verdim. Ertesi gün kargom geldi. Mumluğun kutusundan beklediğimden oldukça büyük olduğunu farkettim. Çok ta beğendim. Henüz yemek esnasında kullanmadık. Yukarıda masamda duruşunu görebilirsiniz.
Ahşap zemin temizleyicinin başka marka, kağıt bezli olanı yıllardır kullanıyordum. Bu sefer bundan sipariş verdim. Günlük kuru, nemli temizlikte neredeyse elektrikli süpürge kadar toz topluyor. Çok memnun kaldım.
Bu pijama takımını baharda eşime almıştım. Yumuşacık, çok kullanışlı. Kendime de dantelli, pamuklu pembe pijamalardan aldım, onun fotoğrafı tema süresi dolduğu için kalkmış, bulamadım. İç çamaşırlarından da çok memnunum.
Bıçak konusunda çok seçiciyim. Ekmek, karpuz vs... keserken şöyle elime göre, keskin bir bıçak bulamadım ne zamandır. İkea' dan bir sürü bıcak aldım, ya tırtıklı ya da iyi kesmiyor memnun kalmamıştım. Bu bıcağı da indirime girdiğinde sipariş vermiştim. Harika kesiyor. Sapı da çelik ve hayret elime allerji yapmadı.
Bahçe süslerini de alalı çok oluyor ama kuş, kelebek falan yapıp süslerim, demiştim. Hala kilerde süslenmeyi bekliyorlar. Mağazada bulamadığınız ürünü internette, internette bulamadıklarınızı mağazada bulabilme imkanı oluyor. İnternet üzerinde çok sık güncelleme yapıyorlar. Her hafta 3 üründe, 3 gün özel indirim yapılıyor. 15. Temmuzdan itibaren Afrika teması satışa girecekmiş. Merakla bekliyorum. Hergün mutlaka ziyaret ettiğim sanal mağaza Mudo ve Tchibo...
Mudo'da da çok sık şok indirimler yapılıyor. Mesela şu an dandik mağazalarda 5-6 liraya satılan sıradan suplalar, Mudo'da daha da güzel ve değişik çeşitleriyle 9.90-4.75 lira arasında satılıyor. Daha önce deri supla almıştım Mudo'dan. Bu sefer yukarıdaki gümüş rengi olanları gözüme kestirdim. İnternette tükenmiş, magazaya uğramak gerek... Sonuçta internetten alışverişi seviyorum. Bazen mağazada gözüme kestirip, eve gelip özellikle internetten veriyorum siparişi. Kargo 4 liraya geliyor. Elinizde taşımaya değmez.