
Nasıl olduğunu anlamadan ilköğretimi de bitirdik beraber. Anaokuluna ilk götürüşümüz dün gibi. Ağlayıp eve dönmek isteyişin, baban seni okula bırakıp dönerken arabanın kapısına asılıp ağlayışın ve seni atıyormuşuzcasına bizde vicdan azabı yaratışın :), her "benim annem" şarkısı söylendiğinde ağlamaların, 1. sınıfa başladığın ve ailecek okumayı öğrenişimiz, iki heceyi birbirine katıp okuyunca ve kelime üretince ilk kez konuşuyormuşçasına sevincimiz, hepsi dün gibi. Eşek kadar oldun. Boyun beni sanırım 10 cm. geçti, 42 numara ayakkabı giyiyorsun, en güzeli de senin küçülen kotların, eşofmanların bana oluyor. İki yıl önceki botlarını kalın çorapla giyebiliyorum ancak. Her ne kadar birzamanlar uyurken, oynarken öptüğüm minik ayakların adam ayağı olduysa, tontiş bacakların uzayıp kıldan görünmese de :) sen benim küçük fındık kurdumsun, babanın şekerparesisin hala.
Doğum günün kutlu olsun güzel oğlum... Allah yollarını hep açık etsin, güzel günler gör, güzel insanlarla karşılaş, sağlıklı, mutlu, huzurlu ve dolu dolu yaşayabileceğin kocaman bir ömrün olsun.
Mezuniyet törenimiz biri sadece 8 ve 11. sınıflara üniversitenin kongre merkezinde, diğeri tüm Sakarya Üniversitesi bünyesindeki okulların mezunlarının ve ailelerinin katıldığı stadyumda oldu. İlki daha bize özeldi, çocuklarımız tek tek isimleriyle çağırılıp sözde diplomalarını aldılar.
İkincisi çok kalabalık ve bir o kadar da coşkulu bir törenle kutlandı. Törende pop şarkıcısı ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesinde yüksek lisans gören Özgün'ün konseri de vardı. Şarkıcı seçimi oğlum tarafından "rektör paraya kıyamamış" şeklinde yorumlandı :) Genel olarak güzel bir ortamdı.